Basında Kalbur //

 

16 OCAK 2005 Sabah Gazetesi – İş te İnsan Eki – Ceren Akdağ

....
Kalbur

Bülent Ecevit ile özdeşleşen Or-An da şehirmerkezine uzak. Fakat Kalbur, her akşam dolup taşıyor. Dışardan baksanız köfteci büyüklüğünde. Siyasi çevrenin içeride olduğu aklınıza bile gelmez. Küçük masalarıyla sadece rezervasyonlu müşteriler kabul ediliyor. Deniz kıyısındaki şehirlerden bile fazla meze çeşidi var. .....

 
Bouquet Dergisi : Sayı 14/2005 – Sayfa 29 – Mekan

Kalbur

Bilen ve Mehmet Tekmen çiftinin yaklaşık on yıldır işlettiği Kalbur’un ünü Ankara sınırlarını aştı. Haftabaşı İstanbul’dan telefonla rezervasyon yapmak için arayanlar burada yer bulabilirlerse kendilerini şanslı sayıyorlar . Burayı bu kadar ünlü ve vazgeçilmez yapan ise neredeyse bütün yemeklerin balıkla yapılıyor olması. Kalbur, taze balık yeme olanağı olmayan Ankaralılar için Tekmen çiftinin balığı farklı şekillerde sunma yollarını aramasıyla gelişmiş. Mönüde 35 çeşit orjinal mezenin yanında balık pastırması, derviş balığı, tütsü balığı, balık mücver, somon pastırması, kadayıf sarılı karides, midye dolma, ahtapot dolması bulunuyor. Burada ayrıca balıktan yapılan içliköfte, börek, döner ve hatta çiğköfte bile yiyebilirsiniz. Kalbur’da Akdeniz ve Ege otlarından yapılan salatalar önünüze, sızma zeytinyağında geliyor. Tatlılara gelince, dondurmalı kabak tatlısı (rendelenmiş kabak üzerine tahin fırınlanıyor) güney usulü pişiriliyor. Bütün bu lezzetler ise tabağınızdakini bitirdikçe özenle servis ediliyor. 70-80 kişilik bu restoran denize uzak ama balık meraklıları için ideal bir mekan. Yazın üç hafta kapalı olan Kalbur, Pazartesi günleri hariç haftanın her günü 12:00-24:00 arası açık.

 
15 NİSAN 2005 Vatan Gazetesi - Deniz Güçer – Ankara Keçisi

YOK öyle salına salına gitmek...

Kendinizi hazırlayacaksınız. Deri nefes alacaksınız. Her şey tamamsa içeri gireceksiniz. Rezervasyon yaptırmadıysanız zaten sizin için tehlike çanları çalıyor. Yaptırdıysanız devam edin. Kalbur’dan içeri ilk adımı atın. Bilmiyorum hala süper yemeklerinin lezzetini duymayan kaldı mı? Sağır sultan bile eminim haberini almıştır. Yemeklerle ilgili fazla söze gerek yok.
Kalbur Ankara’nın hem en özel hem güzel yerlerinden biri. Ben ilk gelişimde, “Hayatta bir daha bulamam” demiştim. Büyük konuşmayacaksın. Birkaç sene sonra komşu olduk. Or-An Çarşı Merkezi’nde evlerin altında küçücük bir lokanta. Ben en çok yazları seviyorum. Masaları dışarı atıyorlar, çarşının bile görüntüsünü değiştiriyorlar. Kimsenin keyfine diyecek olmuyor.

Ama siz siz olun oturmadan hemen önce gidip balığınızı ve mezelerinizi seçin. Gerçi zaten Mehmet Bey, yemeniz gerekenleri söyleyecektir.

Yazının başında sizi biraz korkuttum. Sebepsiz değil elbette. Şimdi bu Mehmet Bey, Kalbur’un sahibi. Gerçekten “kalburüstü” biri. Sadece, nasıl desem biraz sert. Ama herkes onun tarzına o kadar alışık ki, Mehmet Bey sizinl, yanınıza gelip fırça atmazsa, kendinizi dışlanmış hissediyorsunuz.

Yok öyle tabaktaki güzelim kalamar dolmasını yarıda bırakmak, cesaret ister. Mehmet Bey gelip hemen olaya müdahale eder. O dolma da ya biter ya biter. Hele o özenle hazırladığı güzelim balıkları yarım bırakmanızı, ziyan etmenizi asla önermiyorum.

Gecenin kurbanı siz olursunuz.

Ama adam haklı. O kadar uğraş, didin, tabakta yemek kalsın...

Ben, “Tabağındakini bitir çocuğum” bölümünde sürekli sınıfta kalmış biriyim. Ama Kalbur’da aslan kesiliyorum. Öyle bir hata yapar mıyım, bütün tabağı silip süpürüyorum. Çocuğunuz yemekte mızmızlık mı ediyor? Önerim, Kalbur’a götürün Mehmet Beyle tanıştıktan sonra sorun çıkarmayacağının garantisini veriyorum. Bu kadar attık, tuttuk, şimdi bir daha Kalbur’a nasıl gideceğim ben de bilmiyorum. Herhalde tabağı silip süpürmek de yetmeyecek. Kalbur’un yanındaki markete de akşamları gizlenerek girmem gerekecek. Korktuğumdan değil ama itiraf ediyorum: Böyle güzel yemeklerle birlikte fırça yemeğe de hiç itirazım yok.

Ellerinize sağlık Mehmet Bey, cesaretimi toplar toplamaz oradayım.

Telefon numarasını koyamıyorum, Mehmet Bey kızabilir.

 
Bouquet Dergisi : Sayı 14/2005 – Sayfa 29 – Mekan

Kalbur 

Bilen ve Mehmet Tekmen çiftinin yaklaşık on yıldır işlettiği Kalbur’un ünü Ankara sınırlarını aştı. Haftabaşı İstanbul’dan telefonla rezervasyon yapmak için arayanlar burada yer bulabilirlerse kendilerini şanslı sayıyorlar . Burayı bu kadar ünlü ve vazgeçilmez yapan ise neredeyse bütün yemeklerin balıkla yapılıyor olması. Kalbur, taze balık yeme olanağı olmayan Ankaralılar için Tekmen çiftinin balığı farklı şekillerde sunma yollarını aramasıyla gelişmiş. Menüde 35 çeşit orjinal mezenin yanında balık pastırması, derviş balığı, tütsü balığı, balık mücver, somon pastırması, kadayıf sarılı karides, midye dolma, ahtopot dolması bulunuyor. Burada ayrıca balıktan yapılan içliköfte, börek, döner ve hatta çiğköfte bile yiyebilirsiniz. Kalbur’da Akdeniz ve Ege otlarından yapılan salatalar önünüze, sızma zeytinyağında geliyor. Tatlılara gelince, dondurmalı kabak tatlısı (rendelenmiş kabak üzerine tahin fırınlanıyor) güney usulü pişiriliyor. Bütün bu lezzetler ise tabağınızdakini bitirdikçe özenle servis ediliyor. 70-80 kişilik bu restoran denize uzak ama balık meraklıları için ideal bir mekan. Yazın üç hafta kapalı olan Kalbur, Pazartesi günleri hariç haftanın her günü 12:00-24:00 arası açık.

 
16 OCAK 2005 Sabah Gazetesi – İş te İnsan Eki – Ceren Akdağ

....

Kalbur

Bülent Ecevit ile özdeşleşen Or-An da şehir merkezine uzak. Fakat Kalbur, her akşam dolup taşıyor. Dışarıdan baksanız köfteci büyüklüğünde. Siyasi çevrenin içeride olduğu aklınıza bile gelmez. Küçük masalarıyla sadece rezervasyonlu müşteriler kabul ediliyor. Deniz kıyısındaki şehirlerden bile fazla meze çeşidi var. .....

 
Mimar Gurme Ali Esad Göksel Sabah Gazetesi 2003’ün En İyileri
En iyi yabancı lokanta : Miyako, Swissotel, İstanbul

En iyi esnaf lokantası : Hacı Salih (Bu sene 60 yaşında), İstanbul

En iyi lokanta sahibi / Ahçı : Vedat Başaran, Feriye lokantası, İstanbul

En iyi deniz mahsulleri lokantası : Kalbur, Ankara

En iyi bar : RC Bar, Ritz Carlton, İstanbul

En iyi brunch : Four Seasons Otel, İstanbul

En iyi executive lunch : Swissotel, İstanbul

En iyi kebapçı : Çağdaş, Gaziantep / Çavuş, Gaziantep

En iyi baklava : Zeki İnal, Gaziantep / Ömer Güllü, Gaziantep

En iyi tüketici : Yeni şarap meraklıları nesli

En iyi catering : The Marmara, İstanbul

En iyi gelişme : Leyla Akçağlılar’ın mutfak hayatımıza dönüşü

En iyi mutfak kültürü yazısı : Boyanan Zeytinler, Bülent Yardımcı

En iyi kitap : Bir ot masalı, Tijen İnaltong

En iyi maitre d’hotel : Altan Emiroğlu, Hilton Oteli, İstanbul

En iyi aşcı : Aybek Şurdum, Divan, İstanbul

En iyi atmosfer / konum : Zeyrekhane, İstanbul

En iyi lokanta : Ömür boyu performansı ile Beyti Güler
 
Nisan 2002 Star Box - Fırat Tur

..... Hiç balıktan yapılmış içliköfte yediniz mi? Yemediyseniz Ankara’daki Kalbur’a gitmemişsiniz demektir... Zaten isteseniz de kolay kolay gidemezsiniz. Çünkü masa az, lezzet eşsiz, mekan gösterişsiz... Müşteri ise kalburüstü ........

 
02 ŞUBAT 2002 Milliyet Gazetesi Açık Pencere Melih Aşık  Arşiv

Derviş balığı!..

Kalbur, Ankara’nın Oran semtinde, ancak önceden rezervasyon yapılırsa yer bulunabilen 4 - 5 masalı minik, hoş bir lokanta... Geçenlerde burada yemek yiyen bir dostumuz anlatıyor.

"Üç beş dakikada bir küçük küçük tabaklarda mezeler getiren garson, birara baktım, masamıza içi balık kılçığı dolu bir tabak koydu. Yanlışlıkla getirildiğini düşünerek, bu ne dedim; "Derviş Balığı efendim, müessesenin ikramı" diye yanıt verdi. Bildiğimiz hamsinin etini çıkarıp kılçıklarını yağda kızartmışlar, olmuş size ilginç bir yemek... 
Adını da müşteriler koymuş.

 
10 Şubat 2002 Hürriyet Ankara - Uğur Sunar

..... "Kalbur’a gittiğimiz gece biraz geç kaldığımız için, otlar bitmişti. Sadece radika kalmıştı, hemen onu istedik. Sarımsaklı ve sızma zeytinyağlıydı. Kalburda sızma zeytinyağı dışında hiçbir yağ kullanılmaz.Çok iyi haşlanmış ve sosunun oranı tam kıvamındaydı. Tuz bile eklememize gerek kalmadı.Radikayı bitirdiğimiz an seçtiğimiz diğer meze geldi. Bu da Kalbur’un diğer özelliğiydi. Tüm masaları takip ediyorlar. Bir yemek bittiği an, ötekini servis ediyorlardı.

Karidesli Börek Sigara Böreği şeklindeydi. Hamuru da elle açılmıştı. Daha önce yediğimiz ve daha sonra yiyeceğimiz bütün yemekler gibi çok lezzetliydi. Sonra sıra ile kuşkonmazı somon, midye dolma, somon pastırma, tütün balığı füme ve kalamar dolma yedik .......

 
21 OCAK 2001 Hürriyet Pazar Gazetesi Mr. Gourme (Serdar Turgut)   Arşiv

KALBUR 

Çok uzun zamandır Ankara'da Kalbur Lokantası hakkındaki övgü dolu sözleri duyuyordum. He defasında gitmeye karar verdiğimizde, yer bulunmuyordu. Çünkü burası son derece küçük bir mekan. Bir aile işletmesi.

Karı-koca fiilen hem mutfakta hem de serviste çalışıyor. 

Bu kez kararlıydım Kalbur'da yemek için. O nedenle salı gününden yer ayırttım, cuma sabahı atladık gittik Ankara'ya ve akşam saat 20.00'de rezervasyonlu olarak girdik içeriye lokantadan. Biz adımımızı attığımızda içerde tek masa vardı, yarım saat içinde tıka basa doldu içerisi. Olağanüstü lezzetli mezeler hazırlamışlar. Her şeyi tatmak için öylesine çok yedik ki anlatamam. Balık köftesi, tütsü balığı, balık mücver, somon pastırması, kadayıf sarılı karides, midye dolma, ahtapot dolması. Nasıl, isimler bile insanı meraklandırıyor, iştahını açıyor değil mi?. Ankara'da son derece övgü alan bu mekanı bütün Türkiye tanımalı ve konuşmalı bence. Yemek işine gönül verenler bir an önce Kalbur'u ziyaret edip desteklerini vermeliler. Her gece dolup taşan, günler öncesinden rezervasyon alan Kalbur İstanbul'da da bir mekan açarsa ortalığı toz duman eder, haberiniz olsun. 
Or-An Şehri Çarşı Merkezi C-3 Blok Ankara Tel: 0-312 490 50 01

 
25 ŞUBAT 2000 Sabah Gazetesi HINCAL’IN YERİ   Arşiv

Ankara'da balık...? 

Ankaralı Serpil İstanbul'u yazınca, İstanbullu Ünal (Özüak) dostum kıskanmış olmalı, o da Ankara'yı yazdı.. 

* * *

68'li yıllardan sonra, "...... taşına bak, şu feleğin işine bak" sloganlı en güzel yıllarımızı geçirdiğimiz Ankara'ya yolumuz yeni binyılın başında düştüğünde Başkentimizde görülen manzara; ülke Avrupa'ya yakınlaşmaya çalıştıkça, bitemeyen metro kazılarından arap saçına dönmüş yolları, neden karıştığı belli olmayan trafiği ve faziletli yerel yönetimi ile, Ankara bir o kadar çağdaşlıktan kaçıyor, taşralı özüne sımsıkı sarılıyor. 

Aşmaz ama, Başkent'in kent dokusu sorunları bu aşamada, üzerimize vazife değil diyerek... 

En iyi balığın Ankara'da yendiğine dair öteden beri duya geldiğimiz tevatür ve de en önemlisi sahibinin kendi kalburunun üstü ile bağdaşmayan müşterileri kabul etmediği ifadesinin yarattığı hırs ile, çeşitli aracılar koyarak, Bilen ve Mehmet Tekmen çiftinin on yılı aşkın süredir işlettiği Kalbur lokantasına kabul edilebilme onuruna eriştik. Bir gece önce, oğlum ve arkadaşlarının ısrarı ile gittiğimiz, Ankara'nın Pasha'sı olduğu iddiasındaki Kaşmir'de şıklık adına yaşanan garabetlerden sonra, vasata yakın bile olsa her şeyi eleştirmeye hazır bir ruh hali ile girdiğim Kalbur'da tüm dikkatime rağmen, kapaktan ilk Mehmet bey fırçasını, "tuvalet var mı acaba?" soruma "yok canım biz sokakta yaparız" karşılığını alarak yedim. 

Mehmet beyin davranış biçimleri, hal ve gidişini beğenmediği müşteriyi kovmaya kadar varan vulgar misafirperverliği konusunda uyarılmış olduğum için, kuzu kuzu başıma gelecekleri "... bari zevkini çıkar" kaderci mantığıyla, beklemeye başladım. Ve de inanmayacaksınız ama bundan sonra mükemmellikler başladı. Mehmet bey sirayet yöntemi(*) ile, deniz ürünlerinin her çeşidini, kokteyl, kalamar dolma, karidesli börek, somon pastırma, kalamar-karides karışık ızgara, karides köfte ve dahası kadayıflı karides formatlarında peşpeşe sunuyor. 

Tabağınızdakini bitirmezseniz, daha sonraki nefasete hak kazanamıyorsunuz. Aynı şeyi iki kere, diğer müşterinin hakkına tecavüz olacağı için, isteme hakkınız yok, ama inanın tüm bu mazoşist cefaya değer. 

Sıfırı ana balığa gelemeden tükettim ama onların da enfes sunumlarını gözlemledim. "Ben tatlımı paylaşamam" diyerek, ve de Mehmet beyin gözüne girerek özel kabak tatlısını yeme hakkı kazandım. Yok böyle bir şey, inanılmaz dövme cevizlerin arasına mecz edilmiş (başka türlü anlatılamaz), Mersin'in cezerye'si kıvamında, aganigi naganiginin ta kendisi. 

Oran şehri çarşısı içerisinde; aslında Bülent beyin evinden daha meşhur ama, girebilme şansını yakalayanların koordinatlarını kendine sakladıkları Kalbur'un telefonu 0312 490 50 01. Bütün bu nefaseti, hem de çok uygun fiyatlara, aile atmosferi içerisinde (o kadar ki babanızın azarını bile aratmayacak biçimde) mutlaka yeme şansınızı bir de siz deneyin ki ben de Mehmet beyden bana yaşattığı korkunun intikamını alabileyim... 

(*) Hıncalın notu.. Sirayet yöntemi, az az sunmak ve ilk gelen biterken ikinciyi tabağa koymak.. Yöntemi Küçük Çekmece'deki dükkanında yıllar önce Beyti üne kavuşturmuştu.

  • Bugün Hit : 28  |  Bugün Tekil : 19  |  Toplam Tekil : 403385